{ "title": "Kızıl Hastalığı", "image": "https://www.hasta.gen.tr/images/kizil-hastaligi.jpg", "date": "21.01.2024 00:39:16", "author": "merve gündoğdu", "article": [ { "article": "
Kızıl hastalığı, kırmızı lekeler halinde meydana gelen bir hastalık olup, bulaşıcı etki göstermektedir. Bu hastalık genellikle kış aylarında, özellikle okul çocukları arasında görülebilen ve yüksek ateşe sebep olan, tipik bir döküntü hastalığı olan kızıl, herkesçe bilinen bir problemdir. Bazı zamanlarda aileler bu hastalığı çocuklarına konduramadıkları için bunu bir alerjik sorun olarak düşünürler. Hiçbir tedavi uygulanmasa bile kızıl döküntüleri birkaç hafta içinde ortadan yok olur. Ancak kısa bir zaman sonra böbrek rahatsızlıkları ve vücudun bazı alanlarında şişlikler meydana gelmektedir. Buda uzun süren bir perhiz yapmayı gerektirir. Baştan birtakım önlemler almak, oluşabilecek kötü sonuçları ortadan kaldırması açısından oldukça yararlıdır. Kızıl hastalığında bahsettiğimiz alerjik duruma benzeyen döküntülerle birlikte bir de anjin hali yaşanabilir. Döküntüler bazen çok hafif bazen ve bütün bedeni kıpkırmızı yapabilecek raddeye varabilir. Bulaşmalar ağız, burun yoluyla oluşmaktadır.

Kızıl hastalığına yakalanmış kimsenin kullandığı eşyalara da hastalığın mikroplarının yayılması sebebiyle dikkat edilmesi tavsiye edilir. Kızılın kuluçka dönemi 3-5 günlük bir zaman dilimidir. Başlangıç aşaması yok bu hastalıkta aniden bir titreme, kusma ve karın ağrısı ile başlamaktadır. Bademcikler çok paslı ve dil ise kırmızı olmaktadır. Boyun altındaki bezlerde aniden şişme meydana gelmektedir. Ertesi günlerde yaşanan döküntü bazen çok hafif ve rahat olabilmektedir. Bu gibi durumlarda aile içinde bu sorun çoğu durumda kızamıkla karıştırılabilmektedir. Bu yüzden ebeveynlerin oldukça dikkatli olmaları, kızıl ile kızamığın birbirinden farklı yönlerini iyice öğrenmeleri çocuklarının sağlığı açısından oldukça önemlidir. Kızıl hastalığında çocuğun yatağa değen vücut bölgelerinde döküntü daha fazla olmaktadır. Hatta bütün deriyi tamamen de kaplaması mümkündür. Deri de hafif pürtüklülük meydana gelmektedir. Yüz bölgesinde döküntüye rastlamak imkânsızdır. Ateş döküntü başladığı esnada çok yüksek olmakla birlikte, sonradan aniden düşebilir. Dilde soyulmalar başlar ve çilek manzarasına benzeyen bir görüntü olur. Bir haftanın sonunda döküntülerin yerinde hafif bir pullanma görülebilir. Ağır geçen olaylarda avuç ve taban derileri tamamen levha halinde kalkabilir. Pullanma 2 - 3 hafta süreyle devam edebilir.

Kızıllı insanlarla temasta bulunan kişilerde, 5-6 günün sonunda bir boğaz ağrısı ve yüksek ateş, baş ağrısı gözlenirse, bunun döküntü olmadan geçirilen bir kızıl olabileceği gerçeği de akıldan çıkarılmamalıdır. Kızıl hastalığında neden olan mikrobun ne olduğu yapılan araştırmalarda anlaşılamamıştır. Son dönemlerde yapılan araştırmalara göre hastaların boğazlarında ve bademciklerinde küçük, yuvarlak mikroskopla görülebilen, zincir biçimli streptokok adı verilen mikrobun kızıl hastalığına neden olduğu anlaşılmıştır. Bu mikrop ise boğaz ve bademciklere yerleşip burada iltihaplanmalara neden olduğu gibi bu iltihabın vücutta yayılmasına neden olduğu bilinmemektedir. Kızıl mikrobu hasta kişinin boğazında ve bademciğinde bulunduğu için hasta konuşurken, hapşururken boğazındaki mikrop ağzından fırlayıp ve çevresindeki kişilere bulaşmaktadır.

Kızıl rahatsızlığı tek başına rahat kalabileceği ve çevresindekilere hastalığı bulaştırmayacağı bir yer de istirahat edilmelidir. En az 3 hafta boyunca yatakta istirahat etmesi gerekir. Dinlendiği odanın sık aralıklarla havalandırılıp, güneş alması ve ışıkla dolması gerekmektedir. Bol sıvılı gıdalar yenilmeli, bol bol süt ve yoğurt tüketmelidir. Doktor, gerekli gördüğü zaman kalp ve damarları güçlendirecek ilaçlar verebilmektedir. Bunun yanı sıra sulfamid, Penisilin denilen antibiyotikler de kullanılabilmektedir. Kızıl hastalığından korunmak amacıyla kesinlikle hijyenli bir ortamda bulunmaya çok dikkat etmelisiniz. Kızıl rahatsızlığı olan kişilerin hiçbir eşyasını kullanmayınız. Kızıl rahatsızlığı olan bir çocuğun mümkünse 40 gün okula gitmemesi daha uygun olmaktadır. Ayrıca sıvı kaybının önüne geçilmesi açısından sık sık sıvı tüketimi olmalıdır.
" } ] }