El titreme hastalığı, tıp dilinde "tremor" olarak bilinen, el ve bilek kaslarının istemsiz bir şekilde yaptığı ritmik hareketler olarak tanımlanır. Bu hastalık, bireylerin günlük yaşamlarını olumsuz yönde etkileyebilir ve hastaya rahatsızlık verebilir. Ellerin titremesi, başkaları tarafından fark edileceği korkusu ile kişilerin bu durumlarını gizlemeye çalışmaları yaygındır. Ancak, el titreme hastalığının düşük kan şekeri, kaygı, çeşitli rahatsızlıklar, kafein ve ilaç kullanımı gibi birçok sebebi olabilir ve bu durumlar suç veya ayıp olarak değerlendirilmemelidir.

El kaslarının herhangi bir yazı yazarken veya dolu bir bardağı tutarken bulunduğu hal gibi, bir an yerçekimine karşı koyma pozisyonunda elimize sabitlediğimizde gözlemlenen titremeye tıp dilinde "hareket tremoru" adı verilir. Herhangi bir düğmeye dokunmak veya sıradan bir nesneye uzanmak gibi belli ve basit bir etkinin sonunda oluşan titremelere "kinetik tremor" denir. El kaslarının harekette değil de sıradan bir dinlenme durumundayken gözlemlenen ve el kaslarını harekete geçirdiğiniz an ortadan kalkan titremeler ise "statik tremor" olarak adlandırılır.

Bedenimizdeki bazı kaslara hâkim olamadığımız, elimizin titrediği durumlar olabilir. Bu durumun temel nedeni, bedenin stres veya benzeri hallerdir. Dışarıdan gelebilecek bir tehlikenin tespit edilmesi durumunda beden, bu olumsuzluklara karşı koruma mekanizması oluşturabilmesi için "adrenalin hormonu" salgılar. Bu durumda kalp daha hızlı atmaya, kaslar gerilmeye, damarlar genişlemeye ve mide asit salgılamaya başlar. Bütün bu durumlar, bireyin kendini en üst düzeyde koruyabilmesi amacıyla verilen tepkilerdir. İşte tüm bu savunma mekanizmalarının gerçekleştiği andan itibaren vücutta titreme de beraberinde gelir.

Kafeinin sebep olabileceği yan etkiler arasında baş ağrısı, baş dönmesi, kaygı ve özellikle de el kaslarında titreme bulunur. Kimin ne kadar kafein alabileceği kişiden kişiye değişir. Herkes için kabul görecek bir şekilde belirlemek oldukça zordur. Ancak hiçbir şeyin fazlasının iyi olmadığını ve kafeinin fazlasının sizin için iyi olmayacağını hatırlamanız gerekir. Kahve veya çayın günde 2-3 bardak olması tavsiye edilebilir.

Uyuşturucu maddeler, alkol ya da ister reçeteli olsun isterse reçetesiz olsun, birtakım ilaçlar bedende bağımlılığa yol açabilir. Zamanla beden, bu maddelere karşı kendisini düzenleyebilir. Bir süre sonra da bağımlılık etkisi oluşturan madde, bedenin göstermesi gereken normal etkilerini yerine getirmesi amacıyla gerekli hale gelir. Bağımlılık yapan maddeyi kullanmadığımızda ise yoksunluk belirtileri yaşanabilir.

Alkol, bedenin normal işleyişini ve vereceği tepkilerin birçoğunu yavaşlatıcı etkiye sahiptir. Uzun bir süre boyunca alkol gibi bağımlılık yapan maddeleri almaya devam ettiğimizde, merkezi sinir sistemimiz kendisini bağımlılık etkisi gösteren alkole göre ayarlayabilir. Alkol almayı kestiğimizde veya yeterli düzeyde alkol almadığımız zamanlarda, beyinde gözlemlenen kimyasal denge kaybı söz konusu olur. Bedenin verdiği yoksunluk etkileri, bu kimyasal denge kaybından ötürüdür. Fiziksel ağrılar, görme bozuklukları, titreme ve baş ağrıları yoksunluk belirtilerindendir.

Bazı bireylerde el titremesi hastalığından, bedenindeki hatalı olan bir genetik etken sorumludur ve bu gen de anne ve babadan geçmiştir. Bu şekilde gözlemlenen el titremelerine "esansiyel tremor" yani ailesel el titremesi denir. Önce bir elde gözlemlenip sonradan diğer ele geçebilme ihtimali vardır. Titreme dışında herhangi bir şikâyet ya da belirtiye yol açmaz.

El titreme hastalığı ile başa çıkmak için bazı yöntemler bulunmaktadır: